Kabahatler Kanunu ve Para Cezaları Eğitimi

Kabahatler Kanunu ve Para Cezaları Eğitimi

Hatta özel günlerindeki bir bayanın kıbleye doğru oturarak zaman zaman tesbih çekmesi, dua etmesi isabetli bir davranış olur. Böylelikle adet gördüğü günlerinde bu şekilde manen beslenmiş olur. Fakat, kadının başına taktığı bu çeşit şeyleri ancak kocası ve kendisine nikâhı düşmeyen yakın erkek akrabaları yanında takabilir. Onun dışında yabancıların içinde hangi maddeden yapılmış olursa olsun peruk kullanması caiz olmaz. Hatta özel günlerindeki bir bayanın kıbleye doğru oturarak zaman zaman tesbih çekmesi, dua etmesi isabetli bir davranış olur; böylelikle âdet gördüğü günlerinde bu şekilde manen beslenmiş olur. Bu durumda ölümün, dışarıdan yapılan müdahale ile meydana geldiği kesinleşmiş bulunduğundan, cenîne karşı cinayeti “kasten” sayanlara göre kısas, “kazâ yoluyla veya kastene benzer” sayanlara göre tam diyet gerekir. Tam diyet erkek çocuğu için yüz deve, kız çocuğu için elli deve veya bunların karşılığıdır (Yaklaşık 213 gram altın olarak da hesaplanmıştır). Diyeti, öldürenler dışında kalan mirasçılar alırlar.

Her insanın kendine özel bir hesabı, bu hesaba göre de bir karşılığı vardır. Kazâ görevi tam görüş sahibi olmayı, uyanık bulunmayı, bir de hayat olayları karşısında tecrübe kazanmış olmayı gerektirir. Kadının ise tecrübesinin azlığı ve hayat olaylarının içinde bulunmayışı çok önemlidir. Diğer yandan hâkimin, fakihler, şahitler ve hasımlardan bir takım erkeklerle oturum yapması gerekir. Kadına, fitne korkusu yüzünden erkeklerle oturum yapması ise yasaklanmıştır. Hayız hâlinde olan kadından yatağını ayırmak câiz değildir. Yahudiler ay hâlindeki kadından yataklarını ayırdıkları gibi; onlarla yanyana oturmaz, beraber yemek bile yemezlerdi. İslâmiyet bu haksız ve bâtıl âdeti kaldırmış, ay hâlindeki kadınla yatmayı, pişirdiği yemeği yemeyi, aynı havluya el, yüz silmeyi mekruh dahi saymamıştır. Cenab-ı Hak erkeğe dört kadınla evlenebileceğine müsaade ettiğine göre, dördüncü gün kadının hakkıdır.” dedi. Hanımların bu özel günlerde Kur’ân-i Kerim’in dışında tefsir, hadis ve fıkıh gibi dinî kitapları ellerine almaları İmam-ı Âzama göre caizdir. Ancak bu kitapların içinde bulunan âyetlere el sürmemeleri gerekir.

Kadınla erkek arasındaki farklılık uzviyetten ileri gelmekte ve kadınların zayıf, hassas varlıklar olduğu belirtilmektedir. Bunun için fert ve toplum hayatında bu iki cinsin fonksiyonlarında farklılıklar görülmekte ve bunda da kadının korunduğu ortaya çıkmaktadır. İslâm dini cahiliyyet hayatı inançlarında olduğu gibi kadını ne aşağılara itmiş ne de maderşahi (ailede kadının hâkimiyetinin geçerliliği) bir modelle aile yaşantısının sürdürmüştür\. 7/24 müşteri desteğiyle her türlü sorunda yanındayız, kesintisiz oyunun keyfini çıkar. bahsegel üye ol\. O, öyle bir aile modeli çizmiştir ki, bu ailede bütün aile fertlerinin ayrı ayrı görevleri bulunmakta ve bu görevlerinde kesinlikle biribirlerine karşı haksızlık görülmemektedir. İslâm düzeni aile hayatına getirdiği yenilikle adalette çığır açacak nitelikte bir modeli benimseyerek erkeğe ve kadına aile içerisinde baskı unsuru olabilecek ailenin zararına tüm davranışları ortadan kaldırmıştır. Günümüzde İslam’da kadın meselesinin yanlış anlaşılması ile karşılaşırız.

  • İmdi dileyen bu hükmü, Hikmeti Sonsuz’un penceresinden seyredip tasdik eder, dileyen de hikmeti sınırlı aklının dürbününden bakıp ‘hayır’ der.
  • “Kocanın dargın sabahlaması”nın ana sebebi, âyetin irşâdı çerçevesinde aranabilir.
  • Müslümanlarla Mısır’daki Bizanslılar arasında çıkan savaşta, Mısırlılar tarafsız kalmış, Bizanslılara arka çıkmamışlardır.

Çünkü bu evliliği isteyen bizzat kendisi idi. Toplumun yanlış algılamalarını kırmak istiyordu. Bu sebebten her defasında Zeyd’e “Karını tut, boşama.” diyordu. Ancak her şeye rağmen bu evlilik bir seneden fazla sürmedi. Zeyd, sonunda karısını boşamak zorunda kaldı. Zeyneb, Resulullah’a, “Ya Resulallah, ben senin halanın kızıyım, ona varmaya razı değilim, üstelik ben Kureyş’liyim.” diye görüşünü beyan etti. Resulullah, Zeyd’in kendi yanındaki ve İslâmdaki değerini anlatıp, aslında ana baba tarafından asil ve soylu bir kimse olduğunu belirti. Cahiliyyet döneminde kölelik ve imtiyazlı sınıf kavramı en koyu biçimde yer etmişti.

Mesela kadın adetli iken namaz kılmayacak ve oruç tutmayacaktır. İşte biz bu cinsiyet rollerinden kaynaklanan durumların sadece namaza ait olanlarını tekrar yazmayı deneyecegiz. “Ey Resulüm! Senden önce de kendilerine vahiyde bulunduğumuz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız, bilgi sahiplerine sorun.” Haram bir fiilin işlenmesine zemin hazırlayan kimse de bu suça ortaktır. Meşru olmayan resimleri bir siteye eklemek demek, onlara baktırmaya yardımcı olmak ve vesile olmak manasına gelir. Bir erkek birkaç kadınla evlenecek, meşru daire dahilinde aralarında adalet prensiplerine riayet ederek haysiyet ve şereflerini koruyacak, vicdani rahatsızlıktan kurtaracaktır. Toplum da cinsiyet ve nesep karmaşasından kurtulmuş olacaktır. “Namazda iken, babanın çağırması halinde namaz bozulmaz, ama annenin çağırması halinde namaz bozulur ve ona cevap verilir.” sözünün aslı nedir, şu anda bilmiyorum ama, dînî bir düşünceden kaynaklandığı açıktır.

Kadınların aklen nakıs olduklarını söylemek; onları levmetmek, kınamak veya onlara herhangi bir hakaret manası taşımaz. Çünkü bu, yaratılıştan gelen bir hususiyettir. Bunun zikri, o zaafın getireceği fitneye karşı uyarma, tedbirli olmaya çağırma gayesini güder. Nitekim, abdest sırasında hususi dikkat sarfedilmediği takdirde, kuru kalma tehlikesine maruz olan ökçeler için Aleyhissalâtu vesselam “Ateşte yanacak o ökçelere yazık!” demiştir. Aslında sadece ökçeler değil, diğer abdest uzuvlarına da “ateşten yazık” vardır.

Şayet cünüpken tıraş olur, tırnak keser, bedeninden herhangi bir parça ayrılmış olursa, guslüne bir zarar da gelmez, mani filan da olmaz. Evet kula düşen, Rabbinin kendinden taleb ettiği hakları yerine getirmektir. Aksi takdirde onun davranışı, ihsanı bol bir zengine muhtaç durumda olan fakirin gösterdiği kabalık ve nankörlükten daha çirkin kaçar. Şârihler, “yatak” kelimesiyle münâsebet-i cinsiyenin kinaye edildiğini belirtirler. Utanma vesilesi olan meselelerin zikrinde Kur’an ve hadiste sıkça kinâyeye başvurulmuştur, örneği çoktur… Ömer (radıyallahu anh)’in etbâının cinsî hayatları ile yakînen ilgilenip, bâzı tedbirler aldığını göstermektedir. Bunun üzerine Zeyneb, “Ben Allah ve Resulüne asi olamam!..” diyerek bu evliliği kabul etti. Ayet-i kerimesinde bu yaratılış, “O insandan eşini vücuda getirdi.” mealindeki cümlesiyle ifade edilir. 1) Yaraya kolaylıkla mikrop yerleşebilir, rahim içerisine ve vücuda yayılır. Gebeliğin yedinci aydan önce sonuçlanması düşük olarak değerlendirilir. Ceninin organları belli olsun veya olmasın, düşük yapan veya kürtaj olan kadın da lohusa olur.

Bununla beraber alimlerimiz kadınların namaz kılarken dikkat edecekleri ve erkeklerden farklı olarak yapmalarını tavsiye edttikleri kısımlara bazı işaretler bulunmaktadır. Bunlara bazı hadisler, sahabeden ve sonraki nesillerden gelen uygulamalar ve fetvalar bulunmaktadır. Gerek Kur’an’ın gerekse sünnetin, kadınların tesettürüne özel bir önem atfettiği hepimizin malumudur. Namazda kadınların bazı hareketlerinin erkeklerden –kısmî olarak– farklılık göstermesinin temel sebebi de budur. Zira namaz dışında örtülü olması hassasiyetle istenen Müslüman kadının, Rabbinin huzurunda bu noktaya daha fazla dikkat göstermesi tabiidir. Âyette öncelikle erkekler şahitliğe çağırılmaktadır.

Leave a Reply